Ex’ten Next olur mu?

Yolculuk Başlıyor: Emma Appleton ve Beth O’Leary ile “The Road Trip” Üzerine…

Eski sevgililer, unutturulmuş sırlar ve bir yolculukta patlak veren duygusal fırtınalar… Paramount+’ta izleyicilerle buluşacak olan, The Road Trip’in başrol oyuncusu Emma Appleton ve kitabın yazarı Beth O’Leary ile çıktık bu yolculuğa! Addie ve Dylan’ın, geçmişle yüzleşip yeniden şekillenen ilişkileri, izleyicilere sadece bir aşk hikayesi değil, aynı zamanda bir dönüşümün de kapılarını aralıyor. Ex or Next? sorusunun cevabını bulmaya hazır mısınız? Hadi!

Ex’ten Next

EMMA APPLETON, The Road Trip’teki ADDIE rolüyle:

EX’ten Next Olur!

Addie kimdir ve hikâye başladığında hayatının hangi dönemindedir?

Addie, The Road Trip’in açılışında, kız kardeşi Deb’in evinde onun partneri ve yeni doğan bebeğiyle birlikte yaşamaktadır. Bir zamanlar öğretmen olan Addie, artık kendini bir duraklama noktasında bulmuştur. Hayatı bir belirsizlik sarmalındadır; kim olduğunu ve ne istediğini yeniden tanımlamak zorundadır. Ancak bu içsel mücadeleyi dışarıya asla belli etmez, güçlü bir kontrol algısıyla çevresine uyum sağlar. Hikâye, Addie’nin bir düğüne gitmek üzere yola çıkmasıyla başlar. Bu düğün, onun geçmişle yüzleşeceği, hayatını yeniden şekillendireceği bir kırılma noktası olacaktır.

Addie, eski sevgilisi Dylan ile karşılaşmaya nasıl hazırlanır?

Addie’nin planı basittir: mesafesini koruyacak, duygularını bastıracak ve Dylan’la yüzleşmeden düğünü atlatacaktır. Ona göre, geçmişi görmezden gelirse, o geçmiş yokmuş gibi davranabilir. Ancak bu “mükemmel kontrol” arzusunun arkasında, içinde kopan fırtınalar gizlidir. Addie’nin, Dylan’la ilgili bu kadar detaylı bir strateji kurması, aslında onun duygusal karmaşasını ele verir.

Ex’ten Next

Planı işe yarar mı, yoksa işler kontrolden mi çıkar?

Hiçbir şey Addie’nin planladığı gibi gitmez. Daha Bristol’den yola çıkmadan, Dylan ve arkadaşı Marcus’la yolda kelimenin tam anlamıyla çarpışır. Bu çarpışma, Dylan ve Marcus’un Addie’nin campervan’ıyla yolculuğa devam etmesine yol açar. Addie, Dylan’ı görmezden gelmeye çalışsa da onun varlığı eski anıları ve bastırdığı duyguları yeniden gün yüzüne çıkarır.

Yolculuk, Addie için nasıl bir anlam taşır?

Bu yolculuk, Addie’nin yalnızca Dylan’la değil, kendi geçmişiyle de yüzleştiği bir hesaplaşmaya dönüşür. Marcus ve Dylan’ın taşıdığı sırlar, Addie’nin ayrılıklarına dair bildiğini sandığı her şeyi sorgulamasına neden olur. Artık kaçmak bir seçenek değildir. Campervan’da yaşananlar, izleyenlere aynı soruyu sordurur: “Gerçekte ne oldu?” Bu düğüne giden yol, Addie için hayatını yeniden şekillendiren bir dönüm noktası olur.

Ex’ten Next

Dylan ile ilişkileri neden sona erdi?

Addie ve Dylan’ın ayrılığının arkasında, sıradan görünen ama derinleşen sorunlar yatıyor. Farklı geçmişlerden gelmeleri, aralarındaki sınıfsal uçurumu her geçen gün daha görünür hale getiriyor. Bu farklılıklar, Dylan’ın en iyi arkadaşı Marcus’un da ilişkiye sürekli müdahil olmasıyla daha karmaşık bir hal alıyor. Ancak temeldeki sorun, iletişim eksikliği. Birbirlerini sevseler de duygularını açıkça ifade edememeleri, küçük çatışmaları büyüterek çözülmesi zor hale getiriyor. Yolculuk boyunca bu çatışmaların kökeni ortaya dökülürken, ayrılığın ardındaki daha büyük bir sırrın da varlığı gün yüzüne çıkıyor. İzleyenler, “Bu aşk gerçekten bitmiş mi, yoksa yalnızca gömülmüş mü?” sorusuyla baş başa kalıyor.

Deb ile ilişkisi yolculuğa nasıl yansıyor?

Addie’nin kız kardeşi Deb ile ilişkisi, yüzeyde ne kadar sağlam görünse de altında gerginlikler barındırıyor. Deb, kendi ailesini kurarken kişisel alanına ihtiyaç duyuyor. Addie ise Deb’in yanında olmasına rağmen ona tam anlamıyla açılmıyor. Bu duygusal mesafe, aralarındaki bağı zayıflatırken, bu gerilim yolculuk boyunca fark edilir hale geliyor. Addie, Rodney’nin yolculukta onlara eşlik etmesine izin vererek ciddi konuşmalardan kaçmayı amaçlıyor. Ancak Rodney’nin mizahi varlığı bile, Addie’nin bastırdığı duyguların patlamasını tamamen engelleyemiyor.

Ex’ten Next

Marcus’a karşı tavrı neden bu kadar sert?

Marcus, Addie’nin hayatında yalnızca Dylan’ın bir yansıması değil, aynı zamanda unutmak istediği her şeyin somut bir temsilidir. Dylan’la olan ilişkisinde yaşadığı acıların çoğunun kaynağı olarak Marcus’u görür. Bu yüzden Marcus’un yeniden hayatına dahil olması, Addie’nin yıllardır unuttuğunu sandığı tüm travmatik anılarını yeniden canlandırır. Marcus’un kendine özgü kayıtsız ve umursamaz tavrı, Addie’nin kontrol arzusunu daha da sarsar. Ancak yolculuk ilerledikçe Marcus’un da sakladığı bazı gerçekler ortaya çıkar ve Addie’nin ona dair tüm önyargılarını yeniden değerlendirmesi gerekir.

Yolculuk, Addie için nasıl bir hesaplaşmaya dönüşüyor?

Addie’nin bu yolculuğu, yalnızca Dylan ve Marcus’la değil, kendi geçmişiyle de yüzleşmesini zorunlu hale getiriyor. Düğüne giden bu uzun ve olaylı yol, Addie’nin hatıralarını, korkularını ve geleceğe dair kaygılarını sorguladığı bir arayışa dönüşüyor. Yol boyunca karşılaşılan her engel, Addie’ye kim olduğunu ve ne istediğini bir kez daha hatırlatıyor. Marcus’un ve Dylan’ın taşıdığı sırlar, Addie’nin hikayesinde eksik olan parçaları tamamlıyor. Geçmişteki ayrılıklarının ardında yatan gerçekler ortaya çıktıkça, Addie’nin içinde tuttuğu duyguların yalnızca Dylan’a değil, kendisine de yöneldiği anlaşılıyor.

Ex’ten Next

Sizce exten next olur mu?

Bu sorunun cevabı, Addie ve Dylan’ın birbirine verdiği ikinci şansla şekilleniyor aslında. Yolculuk, her iki tarafın da hatalarını kabul etmesini ve büyümesini sağlayan bir terapiye dönüşüyor. Affetmek ve yeniden bağ kurmak, hikâyenin merkezinde yer alıyor. Ancak Addie’nin, Dylan’ın gerçekten değiştiğini ve geçmişte yaşananların tekrar edilmeyeceğini görmesi gerekiyor. İzleyiciler, “Aşk yeniden filizlenebilir mi, yoksa yalnızca yaraları kanatır mı?” sorusuyla baş başa bırakılıyor.

The Road Trip kitabının Yazarı, Beth O’Leary (BOL):

Eski Sevgilileri Aynı Araçta Yolculuğa Çıkarma Fikri Beni Heyecanlandırdı

THE ROAD TRIP’in Fikir Aşaması Nasıl Doğdu?

THE FLATSHARE’ı yazarken, iki kişinin çarpışarak aynı arabada yolculuk yapmak zorunda kalması fikrine bayılmıştım. Ancak eksik bir parça vardı. Fransa’nın Provence bölgesinde tatildeyken, oranın o büyüleyici atmosferi; kavurucu güneş, lavanta tarlaları, tozlu bağlar bana bir aşk hikâyesi için mükemmel bir zemin hazırladı. Araba kazası fikri yeniden aklıma geldi. Ama asıl kıvılcım, bu kazanın iki eski sevgili arasında olduğunu düşündüğümde çaktı. Böylece bu hikâye, iki ayrı aşk hikâyesini birleştirdi: Birincisi geçmişteki o yaz romantizmi, ikincisi ise ikinci bir şansla yeniden filizlenen bir aşk.

Ex’ten Next

Yol hikâyesi fikrini seçmenizin sebebi neydi?

Dar alanları kullanmayı seviyorum. Drama ve duygular bu tür mekanlarda yoğunlaşır. Doğru karakterleri bir araya koyduğunuzda, hikâye neredeyse kendiliğinden gelişiyor. Yolculuk hem fiziksel hem de duygusal bir dönüşüm için kusursuz bir metafor. Bu yüzden, eski sevgilileri aynı araçta bir yolculuğa çıkarma fikri bana çok cazip geldi.

Bu tercihin zorlukları oldu mu?

Kesinlikle! Özellikle yolculuğun rotasını planlamak ve hikâyeye sığdırmak çok zordu. Yazarken her adımı detaylıca not almıştım, ama duygusal anlatıyı bozduğunu fark edince bu planları bırakmak zorunda kaldım. Düzenleme aşamasında bu büyük bir sorun yarattı; karakterlerin fiziksel olarak nasıl hareket ettiklerini yeniden haritalandırmam gerekti. Hatta bir noktada geri geri gittiklerini fark ettim! Diğer zorluk ise arabada geçen bir hikâyeyi dinamik ve olaylarla dolu hale getirmekti. Arabanın içinde ne kadar çok şey olabilir ki? Ama aslında, bir dar alanda karakterler arasında yaratılan gerilim yeterince güçlü olunca, olaylar neredeyse doğal olarak gelişiyor.

Ex’ten Next

Hikâyelerinizi yazarken bir gün ekranda görmeyi hayal eder misiniz?

Asla bir uyarlama düşüncesiyle yazmam. Bu, dikkati dağıtan bir unsur olur. Ama sahneleri kafamda görselleştirerek yazarım; karakterlerin seslerini duyarım, diyaloglarını sanki gerçek hayatta duyuyormuşum gibi. Bazen bu yüzden farkında olmadan “scene” yerine “seen” gibi homofon hataları yaparım. Bu, hikâyeyi nasıl zihnimde canlandırdığımı yansıtıyor: Belki de bu yüzden yazılarımın okura sinemasal bir his verdiği söyleniyor.

Bir yazarın hikâyesini bir senaryo ekibine teslim etmesi zor mu?

Evet, oldukça zor. Ancak kitaplarımı ve onların uyarlamalarını ayrı projeler olarak görmeye çalışıyorum. Bu, bir çeviri değil, bir yorumlama süreci. Bu bakış açısı işimi kolaylaştırıyor, ama yine de karakterlerin ya da hikâyenin hakkının verilmediğini görmek korkutucu. Neyse ki THE FLATSHARE uyarlamasından çok memnun kaldım ve bu durum, THE ROAD TRIP sürecinde daha rahat olmamı sağladı. İlk senaryo taslağını okuduğumda, dizinin özel bir şey olacağını hissettim.

Ex’ten Next

Prodüksiyon sürecinde ne kadar yer aldınız? Gran Canaria’ya gittiniz mi?

Erken taslakları görme şansım oldu ve İngiltere’deki seti ziyaret ettim. Ancak çekimler sırasında hamileliğimin son üç ayındaydım, bu yüzden Gran Canaria’ya gidemedim. İlginç bir tesadüf, uyarlamalarım hep hamileliklerime denk geliyor! THE FLATSHARE setinde de süt sağmak için uygun yerler aradığımı hatırlıyorum.

Hikâyede yapılan değişikliklere nasıl yaklaştınız?

Yapılan değişikliklerin çoğunu sevdim, ama bazılarına alışmam zaman aldı. Örneğin, yolculuğun Britanya’da geçiyor olmasını biraz özlüyorum. İngiltere yollarının o sıradanlığı, sinemasal yolculukların ikonik havasından farklıydı ve bu bana komik bir tezat yaratıyormuş gibi geliyordu. Ancak ekip, farklı bir lokasyonla bile bu sıradanlık hissini korumayı başardı. Özellikle hikâyenin başladığı villaya geri dönmeleri fikri beni etkiledi. Bu, hikâyeye güçlü bir duygusal derinlik kazandırdı.

Yapılan değişikliklerden sizi en çok etkileyen ne oldu?

Dizide yalnızca Addie’nin gerçeği bilmesi, karakterler arasındaki duygusal mesafeyi artırdı ve yolculuğu daha yoğun bir hale getirdi. Emma Appleton’ın Addie’ye kattığı sevimlilik, bu değişikliği çok etkili kıldı. Ayrıca ayrılığın temel nedeninin karmaşıklığının korunmuş olması beni en çok memnun eden unsurlardan biriydi. Bu konuyu sette tartıştığımızda, ekibin bunun hikâye için ne kadar önemli olduğunu anlamış olduğunu görmek harikaydı.